Meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları, deprem bölgesindeki asbest riskine karşı belediyeler, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı göreve çağırdı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden sekiz aydan fazla zaman geçmesine rağmen bölgede enkaz kaldırma çalışmaları henüz tamamlanmazken, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları halk sağlığını tehdit eden asbest riskine karşı yeterli önlemlerin alınmadığı konusunda uyarıyor.
Meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları deprem bölgesinde yaşanabilecek halk sağlığı krizine karşı kamu yetkililerinin bir an önce önlem alması için çağrı yapıyor.
DW Türkçe’nin asbest araştırması
Çalışmada Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama alanlarından, bina enkazlarından, yerleşim alanlarından, faunadan, toprak yüzeyinden ve çalışma sırasında kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı. Alınan numunelerin 16 adedinde asbest lifleri tespit edildi.
Sonuçlar, Hatay’da asbestin toprak yüzeyine, bitkilere ve yaşam alanlarına bulaştığını, rüzgar ve araçlar vasıtasıyla Gaziantep çarşısına kadar taşınabildiğini gösterdi.
İstanbul Tabip Odası’ndan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Esin Tuncayİstanbul Tabip Odası’ndan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Esin Tuncay
İstanbul Tabip Odası’ndan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Esin TuncayFotoğraf: Pelin Ünker/DW
Araştırmanın sonuçlarının hangi sağlık risklerine işaret ettiğine dair Türk Toraks Derneği, İstanbul Tabip Odası ve Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi ortak basın toplantısı düzenledi.
“Düzenli asbest izlemesi yapılmalı”
Toplantıda konuşan İstanbul Tabip Odası’ndan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Esin Tuncay, bölgede yapılan çalışmadan önce yağan yağmurun fauna ve yerleşim alanlarının yüzeyinde bulunan toz yoğunluğunu azaltmasına rağmen numunelerde asbest tespit edildiğine dikkat çekerek bunun bölgede asbestin yayıldığını gösterdiğine işaret etti:
“Ulaşımda kullanılan aracın yüzeyinden alınan numunelerde asbest tespit edilmiş olması ise sadece depremzedelerin, enkazda çalışanların değil, bölgede seyahat halinde olan herkesin asbest maruziyet riski taşıdığının göstergesi.”
Bölgede düzenli asbest izlemesi yapılması durumunda tehlikenin büyüklüğünün ortaya çıkacağını vurgulayan Tuncay, enkaz bölgesinde yaşayan depremzede insan ve hayvanlar, bölgede görevlendirilmiş ve özellikle enkaz kaldırma işinde çalışan tüm personelin risk altında olduğunu söyledi.
İlgili belediyeleri ve Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı’nı enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere uygun olarak yapılmasını sağlamak için göreve çağıran Tuncay, “Aksi taktirde ‘hizmet kusuru’ sonucu halk sağlığının tehlikeye atılması söz konusu olacağından hukuk mücadelesinin başlatılması kaçınılmazdır” uyarısı yaptı.
Kanser ve akciğer hastalıkları
Dünya Sağlık Örgütü tarafından “kesin olarak kanserojen” olarak tanımlanan asbestin tek bir lifi dahi, akciğer kanseri ve akciğer zarı kanseri (mezotelyoma) neden olabiliyor.
Asbest, mezotelyoma hastalığına yol açabiliyor Asbest, mezotelyoma hastalığına yol açabiliyor
Asbest, mezotelyoma hastalığına yol açabiliyorFotoğraf: Ethem Tosun/DW
Esin Tuncay, akciğer kanseri ve mezotelyomanın, asbest maruziyetinden 10 ile 40 yıl sonra ortaya çıktığını belirtti. Asbestin akciğer kanseri ve mezotelyoma dışında gırtlak, yutak, yumurtalık, mide ve bağırsak kanserlerine de neden olabileceğini ifade eden Tuncay, “Asbest solumak ayrıca akciğer dokusunda sertleşme ile seyreden Asbestozis hastalığına, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesine de neden olmaktadır” diye konuştu.
“Uyarıların yerinde olduğunu gösterdi”
Türk Toraks Derneği’nden Dr. Haluk Çalışır, DW Türkçe ve ÇMO İstanbul Şubesi’nin ortak çalışmasının bölgeye ilişkin uzun süredir yapılan asbest uyarılarının ne kadar yerinde olduğunu gösterdiğini söyledi.
Bölgede bulunan ya da bölgeyle temas etmiş herkesin kanser riskiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Çalışır, bu önemli halk sağlığı tehdidine karşı önlem çağrısı yaptı. “Ortada bir sağlık riski var. Yönetmeliklerden de bağımsız olarak kamu kurumlarının önlem alması gerek” diyen Çalışır, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bölgedeki asbest riskine ilişkin ortak çalışma yürütmesi gerektiğini vurguladı. Çalışır’a göre bölgede hem ortam havasından hem de bazı seçilmiş alanlardan numune alınıp düzenli ölçümler yapılması gerekiyor.
Bölgede sağlık taramalarının da yapılması gerektiğine işaret eden Çalışır, “Bu iddialar ve saptamalar kamu idaresine bir sorumluluk da yüklüyor Asbeste ilişkin kamunun da önlemleri bizler kadar sorgulaması gerekiyor” diye ekledi.
Tozun yol açtığı başka sağlık riskleri de var
Bölgede yayıldığı tespit edilen asbeste ilişkin ciddi kanser risklerinin söz konusu olduğunu, ancak kanser riskinin uzun vadede ortaya çıkabileceğini ifade eden Çalışır, asbestten bağımsız olarak ortaya çıkan tozun da önemli sağlık riskleri söz konusu olduğunu vurguladı.
Toz bulutu içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük toz parçacıklarının (2.5 mikron çapında) akciğerlere ulaşarak hem inflamasyona neden olduğuna hem de kana karışarak özellikle damar hasarına yol açtığına dikkat çeken Çalışır, bu hasarın, hayati organlarda kalp krizi, inme ve felçler gibi yaşamsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olduğuna işaret etti.
Çalışır’a göre toza maruziyet ayrıca akciğer ve mesane kanseri, solunum yollarında alerjik reaksiyonların artması, KOAH ve astım gibi hastalıkların aktive olmasına da neden oluyor. Diğer yandan gebelik sırasında anne karnında ve bebeklik döneminde akciğer gelişim bozukluklarından otizme varan çok sayıda sağlık sorununa yol açıyor.
Halen önlem alınabilir
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Utku Fırat da bundan sonra atılacak adımlara ilişkin, devam eden enkaz kaldırma çalışmalarında gerekli önlemlerin alınması ve rüzgar yönü hesaplanarak yaşam alanlarının ve depolama alanlarının rüzgardan etkilenmeyecek alanlara taşınması gibi önlemler alınabileceğine işaret etti.
Bölgede toz ve asbest maruziyet riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeninin, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalar olduğunu vurgulayan Fırat, “Yetkililere düşen görev, bu tehditleri görmezden gelmek değil, alınması gereken acil önlemleri hayata geçirmektir” dedi.